Ulusal Egemenlik
Tarihin akışına yön veren bazı olaylar vardır ki; üzerinden yıllar geçmesine rağmen etkisini asla kaybetmez. Türkiye Cumhuriyeti açısından da bu olaylar 23 Nisan 1920’de TBMM’nin açılışıdır. Bu yıl 104. Yıldönümü kutlanıyor/anılıyor. Açılması kolay olmamıştır. Birçok engeller aşılmak zorunda kalınmış. Atatürk bu zorlukların bir kısmını Nutuk’ta özetle şöyle anlatıyor;
* * * *
‘Ankara’ya yaklaşacak gibi görünen gerici ayaklanma dalgaları olmuştur. Bir yandan bu dalgaları durdurmaya çalışırken, bu gibi olaylar yüzünden meclisin toplanamaması gibi bir durumu önleme çareleri düşünüyordum. Sonunda, gelebilmiş milletvekilleri ile yetinerek Meclisi, yirmi üçüncü Cuma günü açmaya karar verdik.’
* * * *
III. Selim döneminde Meşveret Meclisi ile başlayan halkın yönetime katılımı, 1877’de açılan Meclis-i Mebusan ile büyük aşama kaydetti. Ancak 1878’te 93 harbi nedeniyle geçici olarak kapatıldı. 1908’de ilan edilen İkinci Meşrutiyet ile tekrar açıldı. Mondros Mütarekesi’nden sonra 21 Aralık 1918’de kapatılan Meclis 12 Ocak 1920’de tekrar açılmış ama üç aylık kısa bir ömrü olmuştu. Çünkü son Meclis, Misak-ı Milli’yi kabul etmesiyle İtilaf Devletleri‘nin 16 Mart 1920’de İstanbul’u işgaliyle tekrar kapanır.
* * * *
Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde Anadolu’da başlayan Milli Mücadele, İstanbul’un işgaliyle hızlanır. Mustafa Kemal Paşa 19 Mart 1920’de Ankara’da toplanacak meclis için seçim yapılmasını bir yazı ile illere ve komutanlıklara bildirir. Ankara’da meclisin toplanabilmesi için ihtiyacı karşılamaya yönelik bir bina yoktur. Ulus’ta İttihat ve Terakki Fırkası kulüp binasının Meclis Binası olarak kullanılmasına karar verilir. Birinci Milli Mimarlık Dönemi Üslubu’nun Ankara’daki ilk örneklerinden olan bir yapıdır.
* * * *
Meclis‘in açılışına şahit olan gazeteci Enver Behnan Şapolyo şöyle anlatıyor: “Ankara taşı olarak da bilinen pembe-mor renkli yerel andezit taşıyla inşa edilen binanın henüz kiremitleri bile döşenmemişti. Kiremit yoktu. Ankaralılar kendi çatılarından kucak kucak kiremit taşıdılar. Oturacak sıralar Ankara Muallim Mektebi‘nin tatbikat okulundan getirildi. Kahvelerin birinden alınan petrol lambası asılarak aydınlatma meselesi halledildi. Mebusların su içmesi için üç küp ve üzerlerine maşrapa bırakıldı. Daha sonra meşhur Hattat Hulusi Efendi’nin yazdığı “Hakimiyet Milletindir” tabelası, kürsünün arkasına asıldı.”
* * * *
23 Nisan 1920’da bütün mebuslar önce Hacı Bayram Camii’ne gider. Namazı müteakip Kur'an-ı Kerim okunur. Cemaat, bir alay halinde meclisin önüne gelir. Mustafa Kemal Paşa bu alayı karşılar. Meclis’in önünde iki kurban kesildikten sonra bütün mebuslar meclise girerler. 23 Nisan Cuma günü, saat 13.45’te 115 mebus ile yapılan ilk toplantıyı, en yaşlı mebus olması sebebiyle Sinop Milletvekili Mehmet Şerif (Avcıoğlu) Bey idare eder. Açış konuşmasını da o yapar.
* * * *
24 Nisan’da Meclis Başkanlığına Mustafa Kemal Paşa seçilir. Aynı gün 30 Ekim 1918’den Meclis’in açılış gününe kadar geçen olayları anlatır. Ayrıca hükümet kurmanın gereğinden bahseder, bir önerge ile meclis hükümeti kurulur. Bu önergeye göre, meclis başkanı hükümetin de başkanı olur. 10 Ocak 1920’de Ankara’da yayın hayatına başlayan Hakimiyet-i Milliye gazetesi de hükümetin de yarı resmi yayın organı görevini üstlenir. Cumhuriyet kurulduktan sonraki dönemde Hakimiyet-i Milliye gazetesi ‘Ulus Gazetesi‘ adını alır.
* * * *
Meclisin açılışı ile Anadolu tarihinde yeni bir devir açılıyordu. 23 Nisan, ilk defa 1921’de çıkarılan bir kanunla ‘Hakimiyet-i Milliye Bayramı’ ilan edilir. Bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk milli bayramıdır. 1922’de Ankara’daki 23 Nisan kutlamalarına öğrencilerin de katılması ayrı bir coşku yaratır. ‘23 Nisan günü 1925 yılında ‘çocuk günü’ olarak, 1926’dan itibaren ise “çocuk bayramı” olarak görülmeye başlanır. 23 Nisan’ın çocuk bayramı olması düşüncesinin fikir babası Atatürk’tür.
* * * *
TBMM’nin açıldığı 23 Nisan 1920 gününün akşamı bir sohbette sorulan, ‘Paşam! Bugün Büyük Millet Meclisi’ni açtık. Bugünün adı ne olsun?‘ sorusuna Atatürk şu cevabı vermiştir: ‘Bugünün adına çocuk bayramı diyelim.’ 1935’te çıkarılan kanunla 23 Nisan ‘Ulusal Egemenlik Bayramı’ olur ama, fiilen ‘çocuk bayramı’ ve ‘çocuk haftası’ da kutlanır. 1935’ten sonra artık ‘23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı ve Çocuk Bayramı’ ifadesi kullanılıyor.