SUNİ GÜNDEM

“Biz neyi istersek siz onu düşünür ve tartışırsınız.” demişti bir ABD’li medya yöneticisi. Doğru söze ne denir?
Tarih bunun örnekleri ile dolu.
- 2’nci Dünya Savaşı’nda Hitler’in anlı şanlı bilim adamları bu sayede doğuştan Yahudi düşmanıymış gibi canavara dönüşmüşlerdi. Halk, medya yüzünden bir delinin peşine takılıp sürüklenmişti. Ruslar Berlin’e girmek üzere iken bile Alman basını halkı “Biz kazanıyoruz” yalanına inandırmıştı.
- Irak işgalinde ABD medyayı her türlü yalanına elçi yaptı. Saddam’ın dünya ile iletişimi kesmemek için çalışmasına izin verdiği tek kanal CNN, akıl almaz yalanlar üretmişti. Aslında Fransa sahillerinde gerçekleşen ancak Basra körfezine dökülen petrole bulanmış gibi gösterilen karabatak mı dersiniz, trafik kazasında yaralanıp hastanede Iraklı doktorlarca tedavi edilen bir ABD vatandaşının, sanki esir alınmış asker senaryosu ile hastaneden kurtarma operasyonu mu dersiniz.
Günümüzde adına algı yönetimi koydular. Yani alıcılarımızın ayarları ile oynuyorlar. Hem yalaka medya hem de muhalefet medyası haftalardır ülkenin gündemini kedi-köpek, Hamas ve Instagram yasağı ile oyalıyor. Bizim gündemimiz ne kedi-köpek ne Instagram ne de Gazze’deki bir gencin sosyal medyada “Bizi Yahudilerden önce Hamas’tan kurtarın” diye feryat ettiği Hamas.
Ülkemin birinci sorunu “hukukun katli”, ikinci sorunu “ucube rejim”, üçüncü sorunu “ekonomik çöküş”, dördüncü sorunu “sessiz işgal” ve beşinci sorunu “beyin göçü”dür. Gündemimizde olması gereken ve acilen çözülmesi gereken konular bunlardır. Ama ne havuz medyasında ne de muhalif medyada (bağımsız çalışan birkaç gözü kara gazeteci dışında) suya-sabuna dokunan var. Herkes üç maymunu oynuyor.
- Hukuku katletmeyip kuvvetler ayrılığı prensibine saygı duysaydık iktidardan adam bulan ya da başsavcının dilekçesinde yazdığı gibi parayı veren, mahkemelerden istediği kararı çıkarabilir miydi?
- Ucube rejim olmasaydı, her sabah başka saçma kararların alındığı Türkiye’ye uyanır mıydık?
- Ekonomi çökmeseydi çalışan ve emekliler açlık sınırının altında ücrete kölelik yapar mıydı?
- Hırsızlar çok olmasaydı kaynaklar hepimize yetmez miydi?
- Ülkeye giriş sınırları yol geçen hanına dönmeseydi sayısı bir türlü bilinemeyen kaçak yabancılar bu ülkeye girebilir miydi? Üstelik İçişleri Bakanı hiç utanmadan bu kaçaklardan 729 bin Suriyelinin kayıp olduğunu açıklıyor ve kimse sesini çıkarmıyor. (Tabi özellikle neden şimdi açıklandığı da ayrı tartışma konusu !!!)
- Ülkenin değerli beyinlerine, akademik özgürlük ve insani yaşam şartları güvencesi verilebilseydi, bu ekonomiye rağmen, son 12 yılda 15 binden fazla doktor yurtdışına gider miydi?
Ülkenin varlığını tehdit eden bunca sorun dururken iktidardakiler ne yapıyor? Muhalefete öneriyorum: Ülkenin geleceğini tehdit eden bu konuları her gün, her il ve ilçede gündemde tutun. Normalleşme bunu gerektirir. Unutmayın ki “yaşamak direnmektir.”
