Saydanlar’a uğradık

07 01 2025
422 kez okundu
halit.celikbudak@gmail.com


Şöyle başlayalım… Çorlulu değilim, ama fahri Çorlulu sayılırım... Beni Çorlu’ya bağlayan iki değerli dostum var… İkisi de doğma büyüme Çorlulu… Sanayici Mehmet Diktaş ile gazeteci Yalçın Bayer… Almanya’da yaşıyoruz ama İstanbul’a gelince kısa süreliğine de olsa Çorlu’ya geliyoruz… Saydanlar Kanaat Lokantası favorim… Ağabeyi Hatmi ile lokantanın sahibi olan Mithat Saydan’ı tanıdım… Daha önceki gelişlerimde uzun uzun sohbet etmiştim…

* * * *
Hafta içinde yine Çorlu’ya gittik… Yazar, eleştirmen Doğan Hızlan’ın “Yalçın Bayer’in başkenti” dediği Çorlu’ya… Saydanlar Kanaat Lokantası’na da gittik dostum Mehmet Diktaş’la birlikte… 1963’te açılmış… Nezih bir yer… Saydan Ailesi 1950’li yılların başında Makedonya’nın Üsküp kentinden Çorlu’ya zorunlu göçle gelmiş… Mithat Saydan hoş sohbet biri… Sosyal, mesleki veya entelektüel anlamda ‘analitik düşünen’ biri olduğu hemen hissediliyor…
* * * *
Geleceğimizi akşamdan haber vermiştik… Öğle saatlerinde gittik… Bizi görür görmez yanımıza geldi, şaka yollu “Gözümüz yollarda kaldı” dedi. Hal hatırdan sonra sıra yemeğe geldi… Acıkmıştık… Her zamanki gibi yemek tezgahına camın arkasından şöyle bir göz gezdirdik… Birbirinden güzel yemekler… Ben yine ciğerde karar kıldım… Bilen bilir ama ben yine de yazayım… Ciğer, Trakya mutfağının en sevilen lezzetlerinden biridir…
* * * *
Ciğer sarma ısmarladım… Bir süre önce ‘Çorlu Kuzu Ciğer Sarma’ya coğrafi işaret verilmiş. Yani tescilli bir yemek olmuş. Mithat anlattı. “Bu Trakya ve Balkanların en sevilen yemeklerinden biri… Bayram ve düğün yemeğidir… Süt kuzusunun takım ciğerinden ve gömleğinden yapılır. Şam fıstığı, soğan ve sarımsağı tencerede kavuruyoruz. Sırasıyla baharatları, pirinci ve ciğeri atıyoruz. Daha sonra kemik ve et suyu vererek demlenmeye bırakıyoruz” dedi…
* * * *
Çok lezizdi… Yemek yazarı Mehmet Yaşin’in dediği gibi ‘Damak çatlatan’ cinsindendi… Gurme değilim ama gurme yazarı Vedat Milor da şöyle diyor: “Bana göre gömleğe sarılmış bir kuzu ciğer sarma bu kâinatın en özel lezzetlerinden.” Abartı mı? Bana göre değil… Mehmet Diktaş ile eşim palamut buğulamayı tercih ettiler… Mithat, Çorlu’ya yaklaşık 70 km’deki Kıyıköy’den bizzat taze palamutlar getirmiş…
* * * *
Kıyıköy, Kırklareli’ne bağlı bir sahil kasabası… Görmedim ama şirin bir yer olduğu, halkın balıkçılıkla geçindiği söyleniyor. Palamut buğulama da çok lezizmiş. Masada anlattılar. Palamutun en lezzetli zamanı eylül başından şubat ortalarına kadarmış… Bu dönemde yağlı olurmuş… Ardından küçük birer tahinli kabak tatlısı yedik… Saydanlar ‘Mükemmellik Sertifikası’ ile ‘Hotel ve Restaurant Kalite Ödülü’ne layık görülmüş defalarca…
* * * *
Mithat, Trakya’nın nabzını da tutan biri… Yemekte sohbet koyulaştı… “Halit abi, çevre kirliliği bir numara” diyor… “Trakya mümbit topraklara sahip. Tarım arazileri göz göre göre feda edilmemeli. Sanayi gerekli ama dengeli olmalı. Çevreyi kirleten fabrikalara karşı önlem alınmalı” diyor… Hayat pahalılığından da dem vurdu. “Bizim müşterilerimiz orta ve ortanın üstü gelire sahip kişiler. Ama eskiden emekliler de gelirdi. Gelip bir çorba içerler, sohbet ederlerdi” diyor… Umarım bu sorunlar giderek hafifler ve ortadan kalkar. Bu konuları değerli meslektaşım Yalçın Bayer köşesinde hemen her gün yazıyor/hatırlatıyor…
* * * *
Mithat’ın oğlu Oğuz tezgâhın başındaydı. Mühendislikten sonra İstanbul’da uluslararası aşçılık okulu Mutfak Sanatları Akademisi’ni (MSA) de bitirmiş. Nerden nereye… 1963 senesinde bir lokantada komi olarak mesleğe atılan ilk kişi Süleyman Saydan olmuş… Daha sonra lokantanın ilk nüvesi atılmış… Esnaf lokantacılığı geleneğinden lezzetlerle “Saydanlar Kanaat Lokantası” oluşmuş. Şimdi de aileden akademik gencin kattığı/katacağı yeni bir vizyonla yoluna devam ediyor… Saydanlar’dan izlenimlerimi aktarmaya çalıştım…

Whatsapp