İLİÇ VE HÖLLÜK…

04 07 2024
1104 kez okundu
lemancan@hotmail.com

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan’ın İliç ilçesinde meydana gelen maden felaketinde toprak altında kalan 9 çalışandan 5’incisinin naaşına da (4 Haziran 2024) ulaşıldı. 4 çalışan hala tonlarca toprağın altında.
Aslında çoktan unutmuştuk bu cinayeti diyeceksiniz. Ama ocaklarına ateş düşenler, yaşamları boyunca bunu unutamayacaklar.
Ben de unutmadım, unutamadım. İliç dedikçe kulağımda şu türkü çınlıyor:
Eledim, eledim, höllük eledim
Aynalı beşikte yavrum bebek beledim
Büyüttüm, besledim, asker eyledim
Gitti de gelmedi yavrum, buna ne çare
Yaktı yüreğimi canım, buna ne çare

Muharrem Akkuş-Yücel Paşmakçı dan alınan bu Erzurum türküsü bir Anadolu geleneğini anlatır.

Höllük, Anadolu’nun bazı yerlerinde, doğduğu günden 9 aylık olana kadar, bez arasına konularak çocukların altına sarılan, kolayca çamurlaşmayan, ince kumu andıran bir tür topraktır. Höllük, içerdiği kil sayesinde yüksek oranda emicilik özelliği ile çocuklarda pişiği engelleyerek, bebeğin ve dolayısıyla da annenin huzursuz olmasını engellerdi. Höllük tanecikleri iyice dövülüp toz haline getirildikten sonra, pişik vakalarında apış aralarına sürüldüğünde de pudra görevi yapardı. Halk arasında ak toprak, çorak toprak, gök toprak, çelpek, höllük veya ceren toprağı gibi isimlerle de bilinir. Uygurcada da “rutubet, nem, yaşlı” anlamına gelmektedir.
Bütün kış kullanılmak üzere ihtiyaç duyulan toprak sonbaharın başlangıcında toplanırdı. Toprak, bulgur tanesi büyüklüğünde elendikten sonra kuruması için güneşe bırakılır ve kuruyan toprak depolanırdı. Kullanımdan önce ısıtılarak iyice kavrulur, daha sonra bebeğin derisini yakmayacak ısıya kadar soğutulur ve iki bez arasına yayılarak çocuk bezi gibi kullanılırdı.
Her toprak höllük olarak kullanılmaz, insanların kullandığı alanlardan uzak yerlerden alınması tercih edilirdi. En iyi höllük toprağı da Fırat Nehri’nin kenarlarında bulunur. Erzincan’ın Akyurt beldesinden başlayan ve Elazığ, Malatya, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Şanlıurfa illerinden geçen Fırat Nehri çevresinde doğan ve şimdi 60’lı yaşlarda olanların çoğu höllüğe sarılıp aynalı beşikte büyüyen son nesildir herhalde.
İliç başta olmak üzere yabancılara peşkeş çekilen madenleri çıkarmak için kullanılan ilkel yöntemler yüzünden höllük toprağımız bile zehirlendi. Artık bu topraklar sağlık değil siyanür yüzünden zehir saçıyor. Bu topraklarda ekilen ürünler ve hatta biten otu yiyen hayvanın ürünleri bile yıllarca halkı zehirlemeye devam edecek.
Fırat ve Dicle nehirlerin geçtiği toraklarda insan ekseniz insan biter derler. Bazen de kifayetsiz muhteris idareciler yetiştiriyor demek ki.
İktidar sahipleri tarihe geçmek istemiyorsa:

  • Maden arama ruhsatlarını, çevre etkileri en az olan yüksek teknoloji kullanmak şartı ile yerli sermayeye verilmeli.
  • Madenlerin civarındaki bölgelerin tüm çevre değerleri belirli aralıklarla analiz edilerek kamuya açıklanmalı.

Yoksa bu millet hesabı toptan soracaktır.

Whatsapp