Bir asırlık hayat
Şöyle başlayalım. Geçen hafta Türkler büyük bir dostunu kaybetti. Daimler-Benz Grubu’nun eski CEO’su Edzard Reuter, 27 Ekim günü yaşadığı Almanya’nın Stuttgart kentinde 96 yaşında öldü. Berlin’in efsanevi Belediye Başkanı Ernst Reuter’in oğluydu. Türkiye’ye ‘İkinci vatanım’ diyordu. İyi derecede Türkçe konuşuyordu, Türkiye-Almanya ilişkilerinin de önemli aktörlerindendi. Tüm zorluklara rağmen Türk-Alman dostluğunun hep kararlı bir savunucusuydu.
* * * *
Edzard Reuter, 1928 Berlin doğumlu. Babası Ernst Reuter, Hitler rejiminin iktidara gelmesinden sonra Türkiye’ye sığınan bir Alman sosyal demokrat politikacı. Haziran 1935’te Ankara’ya gelmiş. Eşi Johanna ve yedi yaşındaki Edzard da Ağustos ayında dört gün süren bir tren yolculuğuyla gelmişler. “Annem, bir belirsizliğe gidiyoruz diye endişeliydi. Benim için ise bir çocuk olarak maceraydı. Kızılay’dan Çankaya’ya giden yol üzerinde yeni yapılan bir binada oturduk.” diyordu.
* * * *
Edzard Reuter’in Türkiye hatıralarını anlattığı pek çok şey internette bulunabilir. Hatta belgesel de var. 2017’de çevrilen 44 dakikalık belgeselin adı ‘Leylek Bacaklı’… Edzard Reuter belgeseli… Ankara’da sokakta oynadıkları Türk çocukları ona ‘Leylek Bacaklı’ diyorlarmış… Belgeselin adı oradan geliyor. Adım attığı, dokunduğu her yeri gezerek anlatıyor. Eşimle ilk tanıtımında izlemiştik. Meraklılara da tavsiye ederim. Çocukluğunun 11 yılı Ankara’da geçmiş… 11 yıl yaşamında gelip geçici olmamış… Türkiye’ye kök salmıştı. Hep oraya dönüyordu.
* * * *
1946’da Almanya’ya döndükten sonra Berlin ve Göttingen’de matematik, fizik ve hukuk okumuş. Babası 1948’den 1953’e kadar Berlin’in belediye başkanıydı. Efsane şansölye Willy Brandt, siyasete atılması için uğraşmış ama ikna edememiş. “Siyaset bana göre değildi” diyordu. 1987 -1996 arasında Daimler Benz’in Yönetim Kurulu Başkanlığını yaparken şirketi entegre bir teknoloji grubu olma hayalini gerçekleştiremedi. Bu yüzden sert eleştirilere maruz kalıp görevinden mutsuz bir şekilde ayrılmak zorunda kalmıştı. 59 yaşında CEO’su olduğu Daimler-Benz’deki başarıları ve başarısızlıkları hala tartışmalı.
* * * *
Kendisini en son İstanbul’da görmüştük. Türk-Alman Cemiyeti’nin bir davetinde eşlerimizle beraber yemek yemiştik. Almanya’da farklı kökenlerden gelen insanların barış içinde bir arada yaşaması için kurduğu Helga ve Edzard Reuter Vakfı bu konuda değerli çalışmalar yapıyor, bu alandaki projeleri destekliyor. 1945’te üye olduğu Alman Sosyal Demokrat Partiye açıkça bağlı kişiliği onu Alman endüstri çevrelerinde hep farklı yapmıştı. Onun turbo-kapitalizme yönelik eleştirisi endüstri çevrelerini hep rahatsız etti.
* * * *
Birkaç yıl önce bir söyleşisinde ‘Şirketlerin çalışanları, çevreyi, iklimi veya vergi adaletini dikkate almadan yalnızca kar maximizasyonu peşinde koşması dayanılmaz. Yağmacı kapitalizme hayır, sosyal piyasa ekonomisinin kurallarıyla ehlileştirilen bir kapitalizme evet. Küreselleşme ve dijitalleşme zamanlarında daha sıkı hükümet düzenlemelerinden başka çare yok’ diyordu. Söyleşi sırasında masasının üzerinde ABD’li filozof Michael J. Sandel’in ‘Paranın Satın Alamayacağı Şeyler: Piyasanın Ahlaki Sınırları’ isimli kitabı vardı.
* * * *
Onun hayat hikayesi, tarihin şekillendirdiği bir yaşam… Ölümüyle Almanya, çalışmaları Daimler-Benz CEO’su olarak görevinin çok ötesine uzanan önemli bir sosyal vizyonerini kaybetti. Kamu yararını ve toplumsal dengeyi ön planda tutan bir öncüyü kaybetti. O ekonomi ve topluma dair vizyonları ile otomotiv şirketinin ötesinde hatırlanacak bir miras bıraktı. O hep hatırlanacak.