3 Y’Yİ BİTİRDİLER…
Davul zurna ile duyurup tüm seçim propagandalarında kullanmışlardı; 3 Y’yi bitireceğiz! (Yoksulluk, Yolsuzluk, Yasaklar)
Yiğidi öldürsen de hakkını yememek lazım. 3 Y’yi bitirdiler(!)
Artık nur topu gibi 5 Y’miz var:
1- Yoksulluk (ağır)
2- Yolsuzluk (meslek)
3- Yasaklar (Saray ve şürekası hariç herkese)
4- Yalancılık
5- Yozlaşma
Bu iktidar gelmeden önce de yoksulluk vardı tabi. Ama nüfusun yüzde 29’una hiç ulaşmamıştı. Hane düzeyinde bakıldığında;
- Otomobil sahipliği,
- Ekonomik olarak beklenmedik harcamaları yapabilme,
- Evden uzakta bir haftalık tatil masrafını karşılayabilme,
- Kira, konut kredisi ve faizli borçları ödeyebilme,
- İki günde bir et, tavuk, balık içeren yemek yiyebilme,
- Evin ısınma ihtiyacını karşılayabilme ve
- Mobilyaları eskidiğinde değiştirebilme olanağına sahip olmayan aile oranı yüzde 15’leri hiç görmemişti.
Yani ortalama 20 milyon ailenin bulunduğu ülkemizde 3 milyon aile kirasını ödeyemiyor, iki günde bir et, tavuk ya da balık yiyemiyor, ısınamıyor. Bu aile fertleri eskimiş giysileri yerine yenisini alamıyor, düzgün iki çift ayakkabıya sahip olamıyor, ayda en az bir kez tanıdıkları ile toplanamıyor, ücretli boş zaman faaliyetlerine katılamıyor, kendini iyi hissetmek için bir miktar para harcayamıyor ve kişisel amaçlı kullanım için internet alamıyor. Bu aileler için tatil yapmak ya da otomobil ve ev almak ise ütopya.
Şahlandığı söylenen ülkede yoksulluk öylesine derinleşti ki; 0-17 yaş grubunun yüzde 40,1’i, 18-64 yaş grubunun yüzde 28’i, 65 ve üstü yaş grubunun ise yüzde 23,1’i olmak üzere nüfusun yüzde 37’si sosyal olarak dışlanma riski altında kaldı. Ve bu 3 milyon aile sürekli yoksul. 15 bin TL maaş alan bir emeklinin misafir davet etmesi, aile dostuyla dışarıda yemeğe gitmesi, ayda bir defa bile olsa mümkün mü?
Yolsuzluklar da bitti (!) “Yolsuzluk” sözcüğünü kendi sözlüklerinden çıkarttılar. Muhalif olanların sözlüğündekini büyük harflerle yazıyorlar. Kendileri için bu tür faaliyetlerin adı “komisyon, bahşiş, yandaş payı, günah işleme hakkı, trol istihkakı, huzur hakkı, örtülü ödenek” oldu.
Yasaklara ise ‘iktidar ve yandaşlar hariç herkese, her konuda uygulanabilir’ esnekliğini getirdiler ki karar vericiler her yeni durumda zor durumda kalmasın.
Muhalifler gösteri ve yürüyüş yapacak ise YASAK! Bunu yandaş yaparsa bildirmeye bile gerek yok, gösteri özgürlüğü (!)
Muhalif iktidarı eleştirirse “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek”(!) Yandaş, muhalifin anasına bile küfretse “ifade özgürlüğü” (!)
Baktılar ki bunlara kimse ses çıkarmıyor başladılar her konuda yalan söylemeye. Siyasetin bu nimetinden yoksun olmasına çok üzülmüşlerdi. Hatta her konuda olduğu gibi söylenen yalanlar da çok büyük oldu. Çünkü baktılar ki yalandan kimse ölmüyor, kimse iktidardan düşmüyor ve kimse onursuzlaşmıyor (!) Hatta takdir bile ediliyor. Öyle ki söyledikleri yalan alkışlanıyor, daha önce söyledikleri yalanı yalanladıklarında da alkışlanıyorlar. O zaman doğru yoldalardı.
Ama 4 Y yetmezdi. Beşincisine çok kafa yordular. Kurumları ve yaşantıyı öyle bir hale sokmalılardı ki yıllarca kendisine gelemesin. Ve çözümü buldular: Yozlaştırma!
En başta hukuku, eğitim ve öğretimi ve ekonomiyi yozlaştırdılar. Biz yalnızca bunların yozlaştığını zannederken bir baktık ki insanlığımız yozlaşmış.
“Bunlar yapılırken siz neredeydiniz?” diye soruyor çocuklarımız. Yaşarsak aynı soruyu torunlarımız da soracak. Zannetmeyin ki yalnızca muhaliflerin çocukları ve torunları soracak. Bu memleketi seven, bu memlekette özgür yaşamak isteyen herkesin torunları soracak. Verecek cevabımız var mı? Bu cevap için çalışmayı öneriyorum.